12 Temmuz 2012 Perşembe

Anadolu Maceram..

              Bir sürelik aradan sonra tekrar merhaba sevgili Bazing4 takipçileri :)

Yokluğumu fırsat bilip blogumu çok fazla ziyaret etmemişsiniz bu da gözümden kaçmadı ama hadi yine sıcaklara,tatildir gezer tozarlar'a veriyorum..
Bu yazımda size AEGEE(Avrupa Öğrencileri Forumu) ile çıkmış olduğum Anadolu turundan bahsedeceğim..                                                                                                   23 haziranda Eskişehir'de başladık bir serüvene.Sabahın 6'sında karga malum şeyi yemeden kendimi Eskişehir'de buldum.Gidene kadar yolda düşünüyorum tabii Avrupalı öğrenciler olacak falan anlaşabilecek miyim,espri yaptıklarında mal mal bakacak mıyım ya da ben espri yapma girişiminde bulununca yerin dibine mi giricem vs. Neyse tabii bu arada ben giderken bir öğrenci yurdunda falan kalacağımızı düşünüyorum o yüzden rahatım,elimi kolumu sallaya sallaya gidiyorum.Anadolu Üniversite'sine  girdik ve doğruca spor salonuna gittik.Meğer herkes uyku tulumunu,şişme yatağını alıp geliyomuşuz ve sahanın ortasında yatılıyormuş..Haydaa.Neyse ilk duyduğumda garipsedim tabii durumu ama aldık tulumlarımızı vs yabancı arkadaşların gelmesini bekliyoruz.Bunu organize eden arkadaşların türk olması benim için ayrı bir avantajdı tabii.(benim açımdan avantaj ama onlar için aynı şeyi söyleyemicem :) ) Oturduk muhabbet ediyoruz falan o arada da yabancılar gelmeye başlıyor.Hepsinde dağcı çantası,asılı uyku tulumu falan adamlar kamp modunda gelmişler bile..Az biraz kendimden utanmadım değil :) Tanışma etme faslı çok zor olmadı zaten çünkü herkes tanışma,kaynaşma,coşma modunda gelmiş oraya..İlk günümüz biraz durağan geçti böyle ama sonrasında yaşanacak eğlenceyi o zaman tahmin bile edemezdim diyebilirim. 

  Ertesi gün uyandığımda çevreme bakıyorum basket potası,karşıda tribün falan,yanımdaki tulumda İspanyol uyuyor karşımda Alman.. Hala bir durum şokundayım :) Neyse günün ilerleyen saatlerinde herkes daha bir kaynaşmış olduğundan daha keyifli geçti.Merakla beklediğim Eskişehir turuna başladık.Hep duyardım ''Eskişehir öğrenci şehridir,okuyacaksan orda okuyacaksın,şehir sırf öğrenci için planlanmış sanki'' vs oraya gidince az bile söylediklerini anladım.Gerçekten şehirdeki evler,alışveriş imkanları,cafe/barlar öğrenciye yönelik dizayn edilmiş.Anlatmaya neresinden başlayayım bilmiyorum ama en basitinden üniversite şehir merkezinin göbeğinde olduğu için kampusle şehir iç içe.Bunun yanı sıra Kadıköy barlar sokağıyla yarışabilecek bir barlar sokağı var Eskişehir'in..Her tipten insana,her ekonomiye uygun mekan bulmak mümkün burada.Biz yazın,okullar kapandıktan sonra gitmemize rağmen kalabalıktan zor yürüdük bu sokakta.Konusu gelmişken söyleyeyim bu sokağı en çok Pubs Rally oynarken sevdim :) O gece içinde gruplar halinde 10 bar/meyhaneye girip birer içki içip,mekandan birisiyle fotoğraf çektirip,mekana ait olan peçetedir,fiştir bişey alıp çıkıyoduk.(Yabancılardan abartıp cam şekerlik,içi mısır dolu pop corn tabağını falan alanlar da vardı :D ) Neyse nerde kalmıştım? Haa Eskişehir. Alışveriş merkezi konusunda çok seçeneği olan bir yer değil burası,belki de çarşısı pazarı halk için yeterli olduğundan gerek kalmamıştır bilemem tabii. Ama şehrin içindeki kanallar,köprüler görülmeye değer..Bir gün boyunca şehir merkezini gezdik,kano turu yaptık artık yorgunluktan ölüyoruz falan tam bitti derken hobaa oyuna başlıyoruz dendi.Elimizdeki ipuçlarını,haritayı falan kullanarak şehir içinde oradan oraya koşuşturmaya başladık..Ben türk olduğum için yanımdaki yabancı arkadaşlarla bazı esnafa adres sorma kolaylığı yaşadım tabii.Ama söylemeden geçemicem birkaç kişi gizli kamera şakası yaptığımızı sandığı için cevap vermedi..''Valla yapmıyoruz öğrenciyiz abi'' diyorum ''biliriz sizin gibileri saf mıyım ben'' falan gibi cevaplar aldık :) Tabi böyle örneklerle Eskişehir halkını da kötü tanıtmayayım çünkü genel anlamda çok hoşgörülüler.Neyse o yarışmayı da pestilimiz çıkmış bir vaziyette bitirdik ve üstümüzü değiştirmek için kaldığımız yere döndük.Yarım saat içinde gece dışarı akmak için hazırdık :D (Sanırsın o gün o kadar sokakta biz koşmadık,kan ter içinde kalmadık konu bar/club olunca herkes unuttu o yorgunluğu :D) Güzel bir geceydi işte detaya girip de sıkmak istemiyorum :)  Eskişehir merkezi de bitirdikten sonra sıra Eskişehire bağlı yerleri görmeye geldi. Gezimizin konsepti ''Find The Lost Pages Of Anatolia'' olunca biraz da tarih gerekli değil mi :) Midas ve Yazılıkaya'ya doğru yola çıktık.Yazılıkaya'yı daha çok sevdim çünkü ulaşımı kolaydı,ama Midas..Ah Midas öldük o dağa çıkarken..Hem onca Miteolojiye ev sahipliği yapmış yeri merak ediyorsun hem de o yolu nasıl bitireceğini kara kara düşünüyosun..Yaz olduğu için su sıkıntısı da cabası..Hatta bir ara sulu görünen bitkileri yemek bile aklımızdan geçiyordu,o kadarını biz de abartmış olabiliriz tabii :) Neyse gördük ettik gerçekten güzel yerler.Türkiye'ye yabancılarla birlikte ben de hayran kaldım tabii o manzaralardan sonra.Bunun gibi daha çok yer var Eskişehir'de hepsini tek tek anlatamam şimdi ama gidip görmenizi şiddetle tavsiye ederim.


                                                                                                                     
   Eskişehir'den sonra bir de Pamukkale'ye uğradık günübirlik..Orası da gerçekten Dünyanın en güzel yerlerinden.Resimlerde gördüğümde neyini abartıyolar yahu buranın dediğim çok olmuştur ama gerçekte görünce az bile abartıldığını düşünüyor insan.O manzara hiçbir yerde yok.. 


Neyse Pamukkale'den de Muğla'ya doğru yola çıktık.Yol üstünde hiçbir şekilde uyanamayacağım uykumdan Afyon sucuk ekmeğini yemek için uyandım tabii :) Gece 1 gibi Fethiye'deydik.Bu sefer de bir apart tutulmuştu bizim grup için.
Terasa yerleştik uyuyoruz falan derken bir baktım bir pasta bana doğru geliyor :D Arada söylemeyi unutmuş olabilirim Fethiyeye geleceğimiz gün benim doğum günümdü ama koşuşturmadan kutlayamamıştık..Herkes de benimle aynı anda oraya gelince bir kutlama beklemiyodum tabii şok oldum uyku sersemi halimle :D (bunun için AEGEE Eskişehir'e tekrar teşekkürler :) ) Neyse pastamızı yedik falan ertesi gün başladık Fethiye'yi keşfetmeye.İlk kez gidiyordum Fethiye'ye o yüzden biraz da beklentim vardı ama sokaklarda yürürken hayal kırıklığı yaşamadım dersem yalan olur..Benim aklımda daha turizm için tasarlanmış bir Fethiye vardı ama umduğumu bulamadım Fethiye merkezde.Ölüdeniz için aynı şeyi söyleyemicem tabii Ölüdeniz gerçekten mükemmel.Denizde tüm gün tekne turu yapıp,akşamında Ölüdeniz gecelerinde eğlenebiliyosun..Biz de öyle yaptık tabii.Ölüdeniz'e giderseniz Time Out Club'a uğramadan gelmeyin.(Prim alıyorum çünkü :D Şaka bir yana biz orayı seçtik,iyiydi hoştu.) Ertesi günümüz de böyle denizle,kumla,güneşle geçti.Hepimizin ten renkleri bir ton daha koyulaştı tabii.Akşamında hepimiz paspallıktan ölüyoruz ve aynı zamanda deli gibi de açız.Hani öğrenci mekanına gidip yer kalkarız diye düşünüyoruz ama otobüsümüz bir resort hotel'in önünde durunca acı gerçekte yüzleştik :D Yabancılar rahat tabii adamlar tek şort tek tshirtle tüm haftayı geçirir bıraksan ama bende türk gururu mu vardır nedir lanet olsun dedim içimden :D Ama açık büfeyi görünce kılık kıyafeti takan mı olur direk yemeye odaklandım :D Böyle anlatıyorum ama nasıl aç olduğumu bir ben bilirim :D Bu açık büfeler birkaç gece daha devam etti hatta sırf bu yüzden kilo aldığımı düşünüyorum yoksa o koşuşturmacada 2 kilo almış olmamın başka bir açıklaması yok.Böyle böyle Fethiye'yi de geride bırakıp Kaş'a doğru yola çıktık...
      Kaş bile olsa Antalya sınırlarına girmiş olmak bende gereksiz bi heyecan yarattı :) Memleketimi özlemişim demekki gerçekten.Kaş'ta da bir spor kompleksinde kaldık..Şehir merkezine biraz uzaktı ama bütün Kaş'ı ayaklarının altında görebiliyordun ve bu manzara o uzaklığa değerdi..Burada günler sanki daha hızlı geçmeye başladı.Son günler olmasının da bunda bir etkisi vardır tabii ama daha birkaç gün öncesinden ayrılacak olmanın verdiği melankoliyi yaşamaya başladık.Ama herşeye rağmen tabii ki boşa zaman harcamayıp Kaş'taki günlerimizi de olabildiğince değerlendirdik..Bir tekne turu da burada yaptık.Gerçekten birbirinden güzel koylarımız varmış bunu gördüm.Suyun derinliklerindeki taşları bile görebileceğin bir duruluk vardı bu koylarda.Bir gün de tüplü dalış yapalım dedik.Ben de sabırsızlanıyorum tabii bunun için ama sen kalk dalışa yarım saat kala döner yiyeceğim diye sokakta düş! Zaten dizim kollarım yaramaz çocuklar gibi yara bere içindeydi üstüne bir de düşüp ayak kemiğimi çatlatıp kas ezilmesi oldu,tuz biber oldu.Başlarda o kadar ağrı hissetmediğim için yine de tekneye bindim.Ağrıyan bacağımı direk keserim ama yine de bu dalışı yaparım dedim gittim bir de o ayakla daldım :D Ama pişman değilim şimdi olsa yine yaparım.Çünkü Akdenizin derinliklerindeki o manzarayı bu kadar yakından görmek fazlasıyla yetti.Hayır o değil de ayağıma falan bakmayıp ben bir de o gece club'a gittim,kaşınıyorum gerçekten :) Neyse,sıra son gecemize geldi.Yine bir önceki gece gittiğimiz mekanda toplandık vedalaşma konuşmaları falan ee duygulandık da tabii.Geceye duygusal başlayıp koparak bitirmiş olduk :)
    Artık Antalya'ya dönme vakti gelmişti..Gezinin başında tahmin bile edemeyeceğim dostluklar kazanmış olarak ve yanıma da bir Fransız bir İspanyol bir de Türk misafir alarak evin yolunu tuttum.. :) Evet gezimi kısaca özetlemiş oldum ama tabii ki bu sizin için yeterli olmamalı.Herkesin bu söylediğim yerleri bizzat gezip görmesini isterim.Yurtdışı planlarından önce önceliği ülkemizi tanıyıp öğrenmeye vermek gerekir diye düşünüyorum sevgili Bazing4 takipçileri..Sağlıcakla kalın :)