[Madelyn] ♫ ♪ Je vis où tu m'as laissé

Sadece sıcaktan değil ne bir de bu sıcaklarda ne yapacağımızı düşünmekten bayılma aşamasına geldiğimiz günler geçiriyoruz. Gönül ister elbette sabahları kızgın kumlardan serin sulara atlamak, sudan çıkıp biraz güneşlenmek (hatta sevgilinin sürdüğü güneş kreminin koruyuculuğunun verdiği güven içinde) sonra birer bira eşliğinde güneşin son ışıltılarının da deniz üstünden cilveyle çekilip yerini aya ve yakamozlara bırakmasını seyretmek... Daha fazla devam edemeyeceğim sanırım.......

[B²] Doğaya Sarılmak..

Bazen çok yoruluyorum.. Sıcak, ıssız bi sahil kenarına gidip günlerce kalmak ve kafamı dinlemek istiyorum.. Ne telefon, ne internet, ne başka bir şey.. Sadece müzik ve bir kaç dergi olsun yanımda yeterli.. Sınav stresi yok, hocaların saçmalıkları yok, şehrin gerginliği yok, sıkıntı yok, dert yok, tasa yok.. Sadece sakinlik, sadelik, müzik, dergiler, yetecek kadar yiyecek ve bir şişe lezzetli şarap olsun, bana yeter.. Ne mi, şarap mı? E gitmişsin sahil kenarına, güneşin batışını su içerek mi izleyeceksin a dost?! Şarap tabi.

[B²] Anadolu Maceram..

Bir sürelik aradan sonra tekrar merhaba sevgili Bazing4 takipçileri :) Yokluğumu fırsat bilip blogumu çok fazla ziyaret etmemişsiniz bu da gözümden kaçmadı ama hadi yine sıcaklara,tatildir gezer tozarlar'a veriyorum.. Bu yazımda size AEGEE(Avrupa Öğrencileri Forumu) ile çıkmış olduğum Anadolu turundan bahsedeceğim..

[Madelyn] ♫ ♪ Raggamuffin

Şimdi efendim, yeni bir yazıya başlamamın birçok sebebi var. Bunların içinde ders çalışmak zorunda kalmak belki de en etkili olandır ki onun dışında bannerımız ve blogumuzun isim babalarından The Big Bang Theory adlı tv dizisinin yeni bölümünü henüz izlemiş olmam ve yine bir Bazinga ya hatta bu kez Double Bazingaya denk gelmiş olmam, akabinde dosyalarımın içinde eski yazdıklarımdan bir şeyler bulmam ve vay be eskiden ne yazıyormuşum haa diye iç geçirmem bu sebepler arasındadır. Tabi tekrar ediyorum en etkili sebebi ders çalışmak zorunda kalmak...

image

[Madelyn] ♫ ♪ Everybody But Me

Öyle bir tempo ki bazen "yahu benim gibi bir insan nasıl bu kadar meşgul olabilir?" diye sorguluyorum kendimi. Özellikle de sömestr tatilinden döndükten sonra-1. sınıf dersleri almaya başladıktan sonra- neredeyse...

16 Haziran 2012 Cumartesi

Pembe Metrobüse HAYIR'lı olsun diyelim !


Her gün yeni bir düzenleme önerisiyle ufkumuzu açan kesime öncelikle teşekkürlerimizi borç bilirim.

Konuya gelirsek saadet partisi sadece kadın yolcular için sefer düzenlemesi adına 60 bin imza toplayıp Taksim ‘de yaptıkları açıklamayla Kadir Topbaş’a göndermişler. Bugüne kadar şaka zannettiğim için bu konuda bir şeyler karalamamıştım. 1500 yıldır süregelen bağnazlığa demokrasi karıştırıp kokteyl haline getirerek sunmak, neyin kafasıdır? Zaten cinslerin birbirlerine uzaylı gözüyle baktığı Türkiye’den bahsediyoruz ve yapılan ayrımcılığı daha fazla körükleyeceği gibi, kutuplaşmayı arttıracaktır.
Pembe metrobüs varken normal metrobüse binen kadının halini bir düşünün. Sizce nasıl karşılanacaktır bu uygulamadan sonra? “Yollu, zaten istiyor, bindiğine göre iş var, dur bakalım anlarız” anlayışı ile karşılanacak, taciz edilip savunulmayacak, çünkü pembe metrobüsümüz olduğu için toplum baskısı görecektir. Hatta şöyle hayali bir konuşma bile yaratabiliriz:
- Polis bey tacize uğradım, şikayetçiyim.
- Hanımefendi rahatsız oluyorsanız pembe metrobüs var. Onu tercih ediniz.
Sizce bu diyalog hayata hiç yansımayacak bir kurgu mu? Kararı siz verin.
Toplum baskısını, cinsiyetçiliği, ayrımcılığı, bireysel özgürlükleri kısıtlamak Türkiye gibi bir gözü Avrupa’ya diğeri Ortadoğu’ya bakan bir ülkede din üzerine bir toplum yarattıramaz. Arap ülkeleriyle olan kültür farklılığı apaçık ortada zaten. Tek olacak şeyi daha neofaşist bir yaklaşımın ortaya çıkması ve daha muhafazakar bir toplum yaratmak istenirken çıkabilecek toplumsal ayrışmayı, birbirine nefretle bakan insanlardan oluşan bir toplumu göze almış olduğunuzu gösterir. Asıl insanı korkutan bu.

İstanbul 2

-49-
Bazı yerler vardır ki, sadece kaybolduğunuzda bulabilirsiniz. Ben de 49'u kaybolduğumda buldum. Ama siz rahat olun sevgili okurlar, adresi yazacağım ki siz kaybolmadan da bulabilin diye.

Cihangir sokaklarında sevgilimle öylesine dolaşırken rastladım bu cafeye, gözüme güzel göründü. Zaten serinletecek bir şeyler içmek istiyorduk, deneyelim burayı dedik. Oldukça enteresan bir mekana adım atmış olduk. toplamda 10 masa filan var herhalde. Küçük bir asma kata sahip. Masalarda mum ışığı var, buna ek olarak oldukça az aydınlatma var, dolayısıyla loş ama hoş bir yer. Mekan köşede olduğundan gündüz çok daha aydınlık diye tahmin ediyorum. cephelerden biri de komple açılıyor. Klostrofobi yaratması pek sözkonusu değil yani.

Nerede peki burası? Biz de dönerken fark ettik ki Turnacıbaşı Sokak'taymış. İstiklal Caddesi'nden Turnacıbaşı'na girin, Urban'ı geçin. Sonra biraz daha gidin. Yolu takip edince bulunuyor. 49 ise esasen mekanın sokak üzerindeki numarası.

Efendim neyse, aldık menüyü elimize. Dedim iyi ki yemeğe gelmemişiz. Pizza fiyatları filan abartılı gibi geldi biraz. Gerçi devasa pizzalar getiriyorlarsa bilemem, günahlarını almayayım. Malum, artık mimarım ama takdir edersiniz ki işsiz bir mimarım. Menüde bir takım şakalar, komiklikler gözümüze çarptı. "Desperate House Wines"a bayağı güldük. Ha, evet house wine. Anladığım kadarıyla kendi şaraplarını imal ediyorlar. Zaten girişte solda masalardan biri cam üzerinde durmakta, camdan da aşağıdaki şarap mahzenini görebiliyorsunuz. Lakin bu sıcakta tercihimi buzlu kahvede yana kullandım. Sevgili kişisi de limonata aldı. İçecekler boyut ve tat olarak fena değildi de fiyat/performans biraz sıkıntılı gibi.

Hani zaten girip sadece birer içecek içtiğimizden belki de yazacak çok şeyim olmadı ancak bir darbe de cafeden geldi bunun üstüne. Dediler 15 dk sonra kapatıyoruz.  Cumartesi günü saat 12'de alkol servisi olan bir yerin kapanması garibime gitti açıkçası. Belki de ramazan dolayısıyla işlerin kesatlığından olabilir, bilemedim.

Son sürpriz ise, şarap mahzeninin üstünde oturmaya pek ısınamadık, sağdaki taburelere gittik. Uzunca bir tezgahın üzerindeki posta kartlarını gördük. Sonradan bunların posta kartı değil de kartvizit olduğunu anladık. Aynı temada 4 adet tasarlanmış. Bunları pek sevdik biz. Üçer beşer tane attık çantaya.

Bu yazıyı başladıktan çok uzun zaman sonra bugün tamamlıyorum ve o kartlardan biri de yanımda hala. Bu sayede bu mekanı hiç unutmayacağımı söyleyebilirim. Yanımda dediğim de Toronto'da, önümüzdeki birkaç yıl buradayım gibi gözüküyor.  Sayanora.


-Ara Kafe-
Efenim benim için adeta İstiklal Caddesi'yle özdeşleşmiş olan bu mekanı yazmak için neden bu kadar bekledim bilemiyorum. Mekan ki develer tellal, pireler berber iken var idi. Taa benim lise yıllarıma denk geliyor bu bahsettiğim zaman dilimi. Yaşım ortaya çıksın istemem amma velakin 5 6 sene öncesine denk gelmekte mekanın açılış tarihi.

Şu sıralar Ara Kafe'ye giderseniz iğne atsanız yere düşmez bir halde görebilirsiniz mekanı fakat o zamanlar bomboş olurdu o koca bahçesi. Özellikle sıcak havalarda vazgeçilmez mekandı bizim için. Okuldan çıkar oraya gider bahçesinde yayılırdık her gün. O kadar ki bütün garsonları tanır, yolda karşılaştığımızda dahi selam verirdik. Onlar oradan ayrıldılar ama biz hala arada konuşuruz ne yapıyor acaba şu bu diye. Adını Ara Güler'den alan mekan aynı zamanda tam isminin özelliklerini taşıyordu, arada kalıyordu ve İstiklal Caddesi'nin o keşmekeşinden uzakta sakinliği sunuyordu müşterilerine. Şu aralar gitseniz İstiklal Caddesi'nden daha kalabalık görebilirsiniz o ayrı. Ara Güler'i ise her daim mekanda bir masada görmek mümkün. Mekanın işletmesiyle bir alakası olmamasına rağmen apartman kendisine ait ve en üst katında ikamet etmekte.

Antika mobilyalarla ve çeşitli objelerle süslenmiş mekanda Ara Güler'in fotoğraflarının kocaman baskılarının da duvarlarda sergilendiğini görebilirsiniz. Dekorasyonu yıllardır hiç değiştirmediler ama fotoğraflar bir kaç ayda bir değişiyor. Bir de arada boyatmışlardı duvarları. Alçak bir asma katı var mekanın. Modunuza göre oraya da saklanabilirsiniz. Hani bir kaç kişi dedikodu yapmaya gidip en köşeye yerleşilebilir kıvamda. Fiyatlar orta düzeydeydi, son zamanlarda bir artış gözlemledim fakat Ara Kafe ayarındaki diğer mekanlara göre fiyatları uygun ve porsiyonları oldukça büyük, aç kalkmazsınız. Yemekler ise lezzetin doruklarında diyebilirim. Bir kaç favori yemek sıralayayım diyeceğim ama ipin ucunu kaçırabilirim: Çıtır tavuklu salata, ızgara somon, somonlu makarna, keçi peynirli salata, puf böreği, krep, açık sandviç ve çökertme tabii ki. Yalnız son zamanlarda bir kaç kez somon yedim ve içi pişmemişti. Ufak bir eksik daha var mekanda alkol yok. Neyse canım o kadar kusur kadı kızında da olur. Hızlı yemek değil de uzun uzun muhabbet eşliğinde yemek istiyorsanız tam yeri diyebilirim.

Geleneği bozmayalım. Mekanın tuvaletlerinden bahsetmeden yazımızı bitirmeyelim. Tuvaletler alt katta kasanın ve mutfağın yanından geçerek ulaşıyorsunuz. Cam kapıların üzerine yapıştırılmış çeşitli çizgilerden kadın tuvaleti mi yoksa erkek tuvaleti mi anlamak mümkün ancak kimsenin umrunda olmuyor genelde herkes istediği tuvalete giriyor. Eğer tuvaletler doluysa kapıdaki tiyatro, etkinlik, gece kulübü broşürleri sizi uzun süre oyalamaya yetiyor.

Mutfak demişken, o dışarıdan 5 metrekare görünen mutfağın içinde bunca yemek nasıl pişiyor hiç anlayamadım. Bir gün beni içeride ağırlamak isterlerse seve seve gireceğim o küçücük mutfağa.

Yolunuz düşerse en azından bir sütlü türk kahvesi içmek için İstiklal Caddesi'nin vazgeçilmezlerinden Ara Kafe'ye uğrayın derim.


- Açık Mutfak -
"Geçen gittim kapalıydı ha, ha, ha" diyerek yeni bir mekana ve yeni bir yazıya tekrardan merhaba. Bu beyin uyuşturan espriye rağmen yaşam enerjiniz hala mevcutsa sizlere mistiklal arşivine kaydetmek için Tünel mevkisinde saydığım; ama aslında Galata'ya inerken sağda yer alan sokaklardan birinde bulabileceğiniz bir yemek-keyif mekanını yazacağım: Açık Mutfak ya da yabancılara da yemek yapıyoruz manasında Open Kitchen. İsmin sonunda ve mekanda çeşitli yerlerde öyle yazıyorlar,  'open office' gibi bişey yaptık demek oluyor herhalde. Kim bilir...

Önünde böyle keyif yapmalık masası, koltuğu; tavandan sarkan zımbırtıları, içeriden süzülen loş ışığı, bazen bayan mutfak ablanın dışarıya gelen sesi ve girip çıkan dünyalı kardeşlerimiz ile cici bir işletmedir bu yer. Yiğitcan'ı götürdüm (Dış ses: Ahaha) O da ilk görüşte beğendi sanki. Sonra evlendiler, ilk sene ikizleri oldu. Öhöm ne diyordum, hoş bir yer. Böyle ıvır zıvır dolu, antik televizyon, fener, kitaplar, çanta, raflar, fener, 2012 ye kadar dolunyaları gösteren takvim, kitaplar, çanta... Tuvalete kadar bir atmosfer yaratılmış. Zaten yol seviyesinden biraz aşağıda, taş duvarlar, adi volta döşeme... Nerdeyim ben?

Bugüne kadar  sadece bişeyler içtiğim, ev yapımı şarabı olan bir mekandı benim için, ta ki bugün yemek de yiyene kadar. Hani normalden pahalı olduğunu biliyordum, kabul de etmiştim. Mesela 13 liraya mantı yedim. Beğendim mi beğendim; ama 'be canım kardeşim, sevgili ablam' o parayı aldıktan sonra içtiğim bir bardak sudan para isteme işte benden. Sanki bardak kirası alıyor. Yani bir siz akıllısınız şu dünyada sevgili işletme sahipleri!

Sonuç olarak sevdiğim bir yer,

- Balkon Kafe -
İlk olarak mekanın yerini tarif etmekle başlayayım; mekan Asmalımescit’de herkesin bildiği Babylon’un bitişiğindeki binanın en üst katında yer alıyor. Yeri son derece kolay. Bir iki basamaktan sonra sağ tarafta dünyanın en özel asansörü ile en üst kata çıkıyorsunuz. En garip asansör demeliydim galiba çünkü kabin alıştığımız gibi kare veya dikdörtgen değil, adeta bir yamuk. Yani adamlar resmen oraya özel asansör yapmış. Bu asansörün bir önemli detayı ise en üst katta inmeniz gerekiyor ama aslında gayet de kat arasında duruyor, kapı açılıyor ve merdivenin ortasında buluyorsunuz kendinizi. Tabiki bir aşağı katta inip yukarı çıkmak da mümkün.
Mekana girince sağ tarafta ismini aldığı balkonu ve devamında terası yer alıyor. Tabiki kışın balkonu o garip muşambalar ile örtülüyor ama yazın yer bulabilmek muzice resmen. Sol tarafta ise Haliç manzarası, hafiften çatı katı hissini yaratan bir mekan bekliyor sizi. Aslında kapalı kısmı çok küçük bir yer. Sola doğru kıvrılarak devam ediyor. Özellikle kalabalık çıktıysanız o akşam ve biraz da sanşlıysanız sol taraftaki koltuklar tam size göre.

Mekanda güzel bir bar ve minik bir dj kabini de mevcut. Akşamları tavandaki ışıklar ile gayet hoş bir ortam oluyor. Yemeklerine gelirsek... Açıkçası bir kez yemek yedim ve hatırladığım kadarıyla iyidi. Ama bana sorarsanız orası daha çok keyifle arkadaşlarınızı toplayıp gidebileceğiniz, birşeyler içebilceğiniz atıştırmalık bir yer.

Ve sırada tuvaletler var... Tuvaletler asansörden indikten sonraki merdivenlerin sağ tarafında. Yani mekanda otururken gitmek isterseniz, mekandan çıkıp sahanlığı geçerek gidiyorsunuz. Haliyle mekanın kapısından giren herkese ya yeni gelmiştir ya da wc den dönüyordur gözüyle bakıyorsunuz.
Sonuç olarak arkadaşlarınızla muhabbet edebileceğiniz, birşeyler atıştırıp içebileceğiniz, yazın terası ve balkonu ayrı bir keyifli olan mekan olarak özetleyebiliriz.

- Baykuş -
 Kendisi Bekar sokak üzerinde, yani meydandan tünele ikinci sağa dönünce, az ilerde sağınızda. Adı da Baykuş: In english Mr. Bird.
Asma katla beraber 3 katlı, benim gözümde tek katlı, senin hatrına iki katlı bir mekan. Biraz siyah, biraz bar, biraz müzik, biraz espri... İlk aklıma gelen tanımlayıcı sözcükler bunlar. Detaylara ineceğim; şimdi mekana giriş anına dönelim.

Ne yapsak ne etsek diye diye bir aşağı bir yukarı bütün sokaklara dalarken bir arkadaş "Ben burayı duymuştum" dedi ve durduk. Şöyle bir baktık dışarıdan: Bananas çıkacak yazıyordu. Biz de "Bak bir de böyle grup varmış hem dinler hem içeriz" dedik ve girdik. İçeriye doğru uzanan barı katederek sahneyi gördük, masalarda yer yoktu üst katına çıktık.

Üst kat dediğim asma kat, 3-4 masadan ibaret ve biz sahneyi görebilecek yegane masaya oturduk. Sahne dediğim küçücük (2-3 muz büyüklüğünde), yerden yüksek, arkası aynalı bir alan. Neden ayna var derseniz biz görelim diye koymuşlar çünkü sahneyle teras arasında heybetli bir havalandırma bacası var. Hem görüntünüzü kapatıyor hem de esiyor. Özellikle kapalı alanda birisi sigara içiyor diye açılıyorsa daha sinir bozucu esiyor. Son olarak korkulukların da pek güven vermediğini ekleyerek müesseseye uyarılarımızı bitirelim. Daha Bananas'ı yazacağım...

Bu mekanı ilk girdiğimizde sevdik aslında. Ortamı iyiydi, garson hızlıydı-kibardı, parayı direk aldıkları için hesap ödeme sıkıntısı çekmedik, çerez servisini sevdik.Tuvalete çıktım (evet en üst kat) mesela kapılarda baykuş-bayankuş gibi bir espriye gitmişler bayıldık. Tuvaletin orda koltuk var, oturduk rahat rahat sevgilimizi bekledik, falan filan. Hala da seviyoruzdur mekanı ama 'banana banana' diye omuz silkiyor yüreğim. Çünkü tüm bu tespitler boyunca bekledik onları...

Gelelim o bekleme anlarına ve neyi beklediğimize. Efendim bu 'muzlar' hakkında hiç-bir-fik-ri-miz-yok-tu. Daha önce muz yemekten öteye geçmemiştik grupçana. Merak ettik tabi. Başlama saati 10.30 muydu 11 miydi bilmiyorum ama 12'yi geçmediği kesindi. Hani mekan dolsun diye beklediler desek mekan zaten dolu, yoklar desek değil sahnede iki eleman ve sahne önünde bir grup ergen tanımlanamayan tavırlar içinde duruyor, çok şahane meşhurlar desek hani assolistiz biz falan ama mümkün değil. Anlamadık ve yorgunduk, çatladık hafif hafif. Belki de 'baykuş' diye gecenin geç saatine bıraktılar, kimbilir. Sonra iki juvenileeleman yerlerini aldı ve cover yapmaya başladı... Öndeki grupta dans etmeye... O an Tanrı muz'u yok etti ve bananas'ı yararttı.

Grubun adını Bananas koyarak bize ne anlatmaya çalıştılar bilemem ama kötüydü be günlük. Öeh yeter diyerek indik aşşağı, insanlar var ortam güzel; ama Bananas'dan bağımsız bir güzellik. Aralarından geçtik ve sokaklara karıştık. Kimimiz Cihangir'e yürüdü, kimimiz Dolmabahçe'ye...

- Salt Bistro -
Artık İstiklal'de huzurla kitap okuyabileceğimiz mekânlar kalmadı farkında mısınız?! İlk açıldığında kısmen Starbucks bu işlevi görüyordu; şimdi orada bir şey okumak, yazmak mümkün değil. Gizli birkaç ıssız kafeyi de böyle bloglarda afişe ettik, artık oralarda da rahat yok. Ben yaradılıştan kendime rahatsızlık vermekten ayrı bir haz duyduğumdan gayrı, hazır yeni huzurlu bir yer keşfetmişken onu da yazayım da huzurum kaçsın dedim. Efenim mekânımız, Garanti Bankası tarafından kurulmuş bir kültür platformu olan Salt’ın içindeki Bistro.
Bistro; geniş tavanı ve sade mobilyalarıyla rahatlatıcı bir ortam, yani elbette ben rahatlatıcı diye tanımlarım, bu ömrümü tüketen mimarlar binbir türlü şey söylerler. Haydi onları ve egolarını kırmayalım, ciddi bilgiler de verelim; bir 19.yy yapısı olan bina, Salt kültür kurumu olarak Ağa Han ödüllü mimar Han Tümertekin ve ekibi tarafından tasarlanmış.  Bistro ise şef Murat Bozok ile bir ortağı tarafından işletiliyor ki açıkçası Murat Bozok’un kim olduğunu da Bistro sayesinde öğrendim. Kendisi yurt dışında hatırı sayılır başarılar elde etmiş, ayrıca Sıraselviler Caddesi’nde bambaşka bir restoranı da varmış. Oranın biraz daha pahalı bir yer olduğunu tahmin etmekteyim. Kendisi hakkında daha fazla bilgi vermeyeceğim,gidin kendiniz görün.

- Cuppa -
Hoppaa! Kucaktan yukarıya fırlatılmış küçük çocuk misali bir mekandayız: Cuppa. Akılda kalıcı, neşeli ve rahat bir isim. Kaldı ki mekanın aurası da (bu aura kelimesini patrondan çaldım, o hep kullanır) isimle uygun. Çok cuppa bir mekan. All day dining denilen, her vakit ye-iç takıl kavramıyla açılmış kanımca. Cihangir'deki bu mekanı merak ediyorsanız, özellikle 'Pazar Pazar nerde kahvaltı etsem' diyorsanız, işte tam zamanı! Burdan buyrun.
Bir pazar başka bir yeri ararken yanımızda belirince hemen şans verdiğimiz sıcak bir mekan burası. (Ortam olarak tabi) Neyse girdik denedik; ama hazır beğenmişken bir kez daha gidelim, daha çok şey deneyimleyelim ve okuyucularımız mutlu olsun istedik. Yalan tabi, ben ilk gittiğimde Cuppadak  isimli kahvaltıdan yemiş ama gözlerimi arkadaşların yiyeceklerinde bırakmıştım ve geri almak için gidip yemem lazımdı. Üstelik mekana hakim yükseklikteki görülebilir mutfak-bar tezgahındaki meyvalarla haşır neşir olmak ve meyva suyu isimlerini de tek tek irdelemek lazımdı. Fakat alışkanlıktan portakal suyu söyledim; deneyen varsa bana yeni bir şey önerebilir. Mutlu da olurum haliyle.

Hala bişey anlamayan ya da yerini google'a yazmaya üşenen varsa anlatıyorum. Sıraselviler'den yürü, Cihangir meydana ya da caminin musalla taşıyla bütünleşmiş kahvesine gelmeden son sokaktan sola dönüp düz yürü. 2 sokak sonra solunda birden belirecek Cuppaaa! İsmi İngilizce'de 'a cup of tea' şeklinde anılsa da beynimin içindeki Cuppa Cuppa efektini susturamıyorum. Ajdar olup çıkıcam yakında!
Keyifli bir yer; garsonları insan, tasarımı ferah, menü kapsamlı, tatlar yerinde, fiyatlar kendi klasmanında ayarında yani uygun, vs, vs... Kalabalıkla için büyük masası, sabırsızlar için barı, keyif adamları için koltukları ve bildiğin masaları mevcut. Kitap oku, dergi karıştır, yayıl ve kendi derinliklerinde mutlu ol; ama bunu Kahvaltı saatinde yapma ki oturacak yer bulalım değil mi sevgili kardeşim?

- Ghetto -
Evvela İstiklal’de yürürken sağa, İngiliz Konsolosluğu’nun olduğu sokağa giriyorsunuz. Cumhuriyet Meyhanesi’ni geçip, ki aslında önünden geçip gitmek o kadar da kolay olmamalıdır, Ghetto’ya ulaşıyorsunuz.

Kapıdan girer girmez sizi vestiyer görevlileri karşılıyor. Öyle ki zamanınızın bir kısmını, binanın bu bölümünde geçirmek isteyebilirsiniz zira bu bölüm hem iç mekan mimarisi hakkında ufak ipuçları veriyor, hem de görevlilerin tadına varmanıza (yarı karanlık ışığın da etkisiyle) imkan sağlıyor. Çantalarımızı ve montlarımızı bırakıp içeri geçiyoruz.

Önümüzde restore edilmiş bir bina ve buna uygun olarak çok hoş ve loş, sarı bir aydınlatma vücut buluyor. Girişin sağına sahne yerleştirilmiş, sol tarafta ise bar kısmı bulunuyor. Orta mekan konser izleme alanı olarak boş bırakılmış. (Birkaç bar masası hariç) Orta mekanın sağ arka tarafına merdivenler, onun yanına da asansör yerleştirilmiş. Merdiven boşluğunun ve asansörün ortasında da tuvaletler var. Duvarlar ses yalıtımını ve akustik düzeni sağlamak için kaplanmış. (Bar fiyatları pahalı sayılabilir.)

Üst kata çıkalım. Bu katta, aşağıda kalan sahneyi ve orta mekanı seyretme keyfine sahip oluyoruz. Bu katta restoran (Türkçesi böyle yazılmaktadır) hizmeti veriliyor. İç mekanın genelinde, ufak çaplı bir atriyum (Türkçesi yok…) havasının hakimiyeti seziliyor. Bu kattaki masaları, klasik tiyatrolardaki localar olarak da değerlendirebiliriz. Tek farkı, yiyecek ve içecekleriniz de sizinle birlikte konseri izleyebiliyor, üstelik konforlu bir biçimde, ta ki siz onları, konserin heyecanından kurtulup da yiyene kadar. (Restoran fiyatları pahalı sayılabilir.)

Bir üst kata çıkalım. Bu katta ne olduğunu tam kavrayamadığım ufak bir tiyatro sahnesi ve perdesi mevcut. (Sanırım burada prova yapılıyor çünkü izleyici için bir mekan söz konusu değil.) Merdivenin önünde rahat koltuklar var fakat oturan yok. Bu katta da tuvalet var. Yiyecek içecek namına bir şey yok.

Ve nihayet teras kısmındayız. (Asansörle çıkmayı tercih ediniz.) Burada sizi 6-7 metre uzunluğunda bir ocak ve onun başı karşılıyor. Böyle bir mekanın ocak başı servisine meyletmesi biraz şaşırtıcı olsa da keyifli olabilir. Ayrıca terasta da bir bar mevcut… Fakat buradan herhangi bir İstanbul manzarası beklemeyin. Tabi bu kısmın temel özelliği sigara içilebilir olması, o yüzden de her daim kalabalık. (Konser aralarında yer bulmak için fazladan mesai yapmak gerekebilir)

Sonuç olarak ortada çok başarılı bir biçimde restore edilmiş tipik bir Pera binası mevcut. Ghetto’da muhakkak bir konser izleyin, yiyin ve de için. Ancak yine de mekana gitmeden önce alkol ihtiyacınızı iyice karşılayın derim.

- III.Mevki -
Neden roma rakamıyla yazdım bilmiyorum. Öyle bir havası da yok, galiba tabeladaki yazılışı buydu. Sonuçta adının anlamını da bilmiyorum. Sadece 1 ya da 2. mevkinin olmadığını biliyorum. Çünkü ilk duyduğumda dükkanlar zinciri sanmıştım. 1, 2, 3... Fena yanılmışım. .

Zinciri geç, dükkan bile değil nerdeyse. Yani öyle zincirleşme amacı yerler gibi durmuyor pek. Aslında durmuyor bile diyebiliriz. Çünkü görmek zor. Bir perdenin arkasında küçük bir III. Mevki tabelası var sadece. Çok kişiden duydum "Yıllarca önünden geçtim, görmedim" diye (Bknz:Yiğitcan). Siz gördünüz mü? Yeri Mangal Keyfi'nin sokağında. Biraz da arayın bence. Tabi şunu da unutmayın: 'İçerde kimse yokmuş gibi' gelebilir. Neden mi?

Eğer içerde müşteri yoksa içerisi boş demektir. Farkındayım çok şifreli konuşuyorum; ama gerçekten dekoderlik bir mekan. O yüzden bu mekana mistiklal diyerek şeref madalyası vermek istiyorum. Bu şu demek; gidin ama herkesle paylaşmayın. Yani bunu derken paylaşıyor olmam bir paradoks mu? Evet; ama siz anladınız beni. Anlamadıysanız özetle '2. paragraftaki "Yıllarca önünden geçtim, görmedim" cümlesi "Ay orayı nasıl görmezsin" olmasın' diyorum. Çelişiyorum işte, var mı diyeceğin. Rana hep senin yüzünden...

Neyse bulup girdiyseniz, 3-4 masa ve üzerlerindeki günlük menüler karşılayacak sizi. Ne okursanız okuyun bence deneyebilirsiniz. Çünkü biz denedik. Klasik çözümle, herkeş bişey söyledi ve herkesinkinden tattık. Tabi deneme kısmına gelince ne yapacağınızı bilemeyebilirsiniz. Garson sizsiniz efendim ve kapının karşısındaki 'küçük servis asansörü' de mutfakla iletişim aracınız. Tabi merdivenden de inmeniz gerekebilir, hesap öderken, vb. Yemek siparişini de öyle yapalım. İndik söyledik, onay verirlerse yiyeceğiz.

Küçük bir anı. Bir arkadaşımın sevgilisi ilave yemek istediğinde bir anne modunda 'çok yedin' uyarısıyla yemek verilmemiştir. Bence çok güzel ve samimi bir şey. Sonuçta açgözlü olabilirsiniz o yemekleri görünce.

Verdiyseniz siparişi haberiniz olsun; yemekler asansörden yükseliyorlar. O yüzden bir kişi hep asansörü kesmeli. Özellikle kalabalıksa, karmaşa olabilir dikkat. Alın oturun afiyetle yiyin. Sonra aynen boşları asansöre koymayı unutmayın; ama koymadan önce bir tatlı önerimiz var. O çikolatalı sufle midir nedir, ne güzel bişeydir. Çok yakında yine orda yiyeceğim inşallah. 

Aslında burda yazı bitse çok bişey değişmez. Tuvaleti alt kattaydı; ama kullanmamıştım. Hesap orta karar, servis bize kaldığı için bişey diyemiyorum. Karmaşa diye belirttim sadece, yoksa ayrı bir hava katıyor. Genel mekan tasarımı diye birşey yok: Sade, olduğu gibi bir yer. En fazla raflar var.

Yemek yemek için gidip, anneye selam söyleyin, yemeğinizi ve tatlınızı yiyip işinize dönün. Hadi kolay gelsin.

- İndigo Pub -
İstiklal Caddesi'nin bilindik müzik mekanlarından biri İndigo. Çoğunuz bir şeyler dinlemiştir burada, ya da en azından adını duymuştur diye tahmin ediyorum. Şimdilik İndigo'ya gitme şansına erişemedim şahsen, çaprazında bulunan pub versiyonuna gitmekmiş kısmet.

Mekanımız, Tom Tom Sokak'ta, köşede. We'nin biraz ilerisi. Sokağın iki yanında mekana ait masalar mevcut. Hatta karşı duvara yansıtılan projektörde Asterix gösterilmesiyle biz 90'larda çocukluğunu yaşamış insanlar "Ehe ehe, Asterix." diyerekten girdik mekana.

Niyetimiz 1-2 içki yuvarlayıp yemeğimizi yiyip Balans'a geçmekti. İyi bir seçim yaptığımızı söyleyebilirim. Tamam tamam, aslında sevgilimin doğum günü kutlamasıydı ama öyle "pastalar, içikiler vuuu!" dan ziyade biraz daha sakin takıldık. Zaten hediyesini de yetiştiremedim, sonradan verdim(gereksiz bilgi). Sigara içenimiz olmadığından hava da biraz serinlediğinden içeride oturmayı tercih ettik. İçeride girdiğimizde sağ tarafta bir tarafın yüksek sandalyelerde diğer tarafın bağdaş kurarak oturduğu çok enteresan bir masa var. Biz nispeten daha normal bir yere kurulduk, o masada bir tartışma çıktı zaten daha sonra kalktılar filan (ultra gereksiz bilgi). Ha, bir de mekanda fırın olması dikkatimizi çekti tabi. Bildiğiniz taş fırını, çok takdir ettim. Ayrıca mekanın bayağı şık olduğunu söylemeliyim. Özellikle tavandaki çapraz ahşap kirişlerin içindeki aydınlatma elemanlarını takdir ettik. Beş mimar gittik, herkes beğendi  (o derece yani). Tabi ben gıcıklık yapıp ortadaki avizeyi beğenmedim. Olsun o kadar.

Tabi mekan böyle olunca "Kazığı yer miyiz ki burada?" gibi bir soru canlandı ufaktan. Lakin menü geldi, fiyatlar gayet makuldu böyle bir yer için bence. Fiyat/performans olarak gayet şahane diyebilirim hatta. O bahsettiğim fırında güveç mi dersiniz, pizza mı dersiniz bir sürü güzel şey pişmekte. Hatta karides ve tavuk güveçlerin yanında tereyağlı pide filan geldi. Ben meksika pilici yedim, o da gayet güzeldi. Ekmek hariç her şey çok lezzetliydi kısaca. Evet, ekmek. Abi ekmeği sabahtan dilimlemişler, akşama kadar kurumuş filan ve ööyle getirdiler diye tahmin ediyorum. Bir de bize bakan garsonda bir iplememe durumu vardı, nedenini çözemedik. Bir ara gittim bardan biramı kendim aldım filan ama yine de pek keyfimiz bozulmadı.

Ha, bir de masanınn üzerindeki amerikan servislerin üzerini okuyunca fark ettik ki karşıdaki Şahika Meyhanesi, We filan hep ortakmış aslında. Yani işletmeci bütün sokağı alıp bir nevi Küçük Beyoğlu yapmış lakin mekanlar daha birbirinden bağımsız çalışıyor. Mesela İndigo Pub'da, Şahika'dan meze tabağı söyleme seçeneğiniz var ama. Bağlantı güzel kurulmuş.

Özetle ben sevdim burayı. 1-2 ufak aksaklığa takılmaya gerek yok. Sakin, lezzetli bir yer. Şimdilik bu kadar, sayanora!

- Mihrimah Sultan -
Bir süredir gitmediğim için en son yediğimi hatırlamadığım mekandayız: Mihrimah Sultan

Neyseki web sitesi varmış ve ben de ne yediğimi öğrendim. Tulum Peynirli Cevizli Erişteadı altında bir çeşit aşırı kalori ve dolayısıyla enerji yüklü makarna yedim; ama bitiremedim yani. Bir de üç buçuk peynirli makarnası var ki o da İstiklal'de binlercesini bulabileceğiniz 3 peynirlilere gönderme niteliğinde. Neyse efem sadede gelelim.

Asmalı Mescit sokağı İstiklal'i geçip Kumbaracı(Humbaracı) Yokuşu'na döner. Bu yokuş Markiz'in karşısı, Richmond'un yanıdır. Leb-i Derya ve Mihrimah'da tam burda yer alırlar: İnerken sağda...

Girince ilk olarak kadınlar tuvaleti karşılıyor sizi. Erkekler tuvaleti başka yerde olduğu için yanlışlıkla (umursamayarak) kullandığım tuvalet yani. Tuvaletle hoşbeşten sonra uzun kapalı alan, ardından ilk bahçe ve orta bahçe (oturulabilir yerler), bitiminde de son bahçe (sevişülebilir yerler) vardır. İşletme açısından evrimler geçirdiği, adını sahibinden aldığı gibi bilgilere ekşiden ulaştıktan sonra şahsi fikrimin nötr olduğunu yani ne sevdim ne sevemedim de kaldığımı söylemeliyim; ama içimden bir ses sevebilirsin diyor. Lütfen bana yarım edin!

- Pera In Bistro -
Niyetim yeni yerler keşfetmek değildi, sadece fotoğraf dersimin finali için elimizde makina, okuldan bir arkadaşım ile birlikte geziniyorduk. Beyoğlu sokaklarının grid (ızgara) sistem ile en ufak alakası olmadığını bir an için unutarak "İlerideki sokaktan çıkarız." dedik. Bir süre sonra konuşmanın seyri "Sonumuz hayrola" üzerinden dönmeye başladı. İstiklal Caddesi'ne Urban'ın da üzerinde bulunduğu Turnacıbaşı Sokak'tan çıkarken Pera In Bistro'ya rastladık. İlginç gözüktü gözümüze, yemeği burada yemeye karar verdik. 

Şimdi en başta şöyle bir karmaşa var: dışarıda tabelada ve kapıda bir cafe yazıyor, bir bistro. Ancak sanırım burası bistro olarak geçiyor, facebook grubunda filan da bistro diyordu. İçerisi çok... İkea. Evet, İkea'dan bayağı alışveriş yapmışlar. Fena da olmamış, sevdik biz. Duvardaki kaplama elemanlarının arasını resimleri asmak için kullanmaları da enteresan. Yakından bakınca aslında işçiliğin çok iyi olmadığını, bir-iki hatayı gördük ama üç mimar gittiğimiz için öyle oldu sanırım. Yoksa kimse manyak gibi kurcalamaz öyle. Kısacası hoş bir mekan diyebilirim. Tuvaleti de güzel, temiz. Son zamanlarda sık gördüğüm "çişini tutmaya çalışan figürler" var kapılarında, güldürüyor 

Neyse efendim geçtik içeriye bir yere kurulduk. Gittiğimizde sadece üçümüz vardık o yüzden müşteri profili çıkartamıyorum pek. Sanırım daha çok gece çalışan bir yer. Menüyü elimize aldık ve... O da ne? Menü birkaç satırdan ibaret. Normalde az çeşidi var diye bir yeri eleştirmem, sundukları güzelolsun yeter. Ancak "bistro" dediğimiz zaman ben zibilyon çeşit yemek ve içecek sunan bir yer bekliyorum şahsen, bistronun mantığı budur. Alkol var, kahve var, yemek var tamam ama her şeyden biraz biraz menüye koymak burayı bistro yapmıyor neticede. Daha fazla çeşidi olan cafeler biliyorum. Burada sorun, mekanın dekorasyonu ve adındaki "bistro" ile dışarıdan size çok daha fazla şey vaad etmesi. Neyse dedik, yiyeceklerimizi söyledik. Servis hızlı, ayrıca makarnamın yanında parmesanı masaya koymaları bayağı güzeldi. Yediğimizden memnun kaldık ama çok enteresan, egzantrik bir şey de yemedik. Yemeğin sonunda çay ikram ettiler, çay tabaklarını ve yanında gelen kurabiyeyi bayağı tuttum (hatta fotoğrafını çektim). Hoş detaylara sahip bir yer yani.

Özetle, Pera In Bistro "Kesinlikle gitmelisiniz!" diyebileceğim çok enteresan bir yer değil ama yolunuz düşerse uğrayabilirsiniz, pişman olmazsınız. Sadece gözünüzde büyütmeyin derim. Şık bir mekan, sınırlı ama iyi yemekler, hızlı servis. Isıtıcının bizi biraz pişirmesinden başka pek sorunumuz da olmadı.

5 Haziran 2012 Salı

''şal'' artık başlı başına kıyafet



 Şal bazen birden bire sırada bir kıyafeti bile anında bambaşka bir havaya sokar ama bundanki en büyük etken şalın desenidir.Rengi, dokusu üzerindeki oryantla desenler de br bakıma bizi tav edendir.





Bu tür desenleri kullanmada en başarılı olan markalar ise kuşkusuz Etro ve Kenzo'dur.İsterseniz herşeyiniz sıradan olsun bir gömlekle bile ''sıradan olmayan'' tarz bir şıklığı garantilerseiniz.





               Özellikle yaz aylarında şifon kumaş üzerine kullanılan bu desenler oldukçada serin             tutar üstelik yanık tene de çok yakışır.




                            Bu tip dar desenli ve bu renklerdeki bir elbiseye, kalın bilezikler ve yine aynı formda      bir küpe çok güzel olur.



                                 Bu elbiseye ise daha çok ahşap etnik takıların yakışcağını düşünüyorum.





     

Bu desenlerdeki pantolon ve tulumlar genel olarak şalvar formlu olduğu için platfor topuklu ayakkabılar giymeyi tercih edin, ipli olanlar ise benim özellikle tavsiye ettiklerim arasında.

 






Bu da bir alternatif olabilir..

                                 
                                                     
taç - next 15 tl
 Bundan böyle her pazartesi bir kombin hazırlayıp, parçaları birleştirmede fikir edinmeniz için burada paylaşacağım...
 Bu kombinde, transparan kollarıyla farklı yorumlanmış bu klasik siyah elbiseyi,  kırmızının gücüyle birleştirdim.Her zaman en önemli olan, herşeyi tadında ve dengede bırakmak...

                                                                      f&f elbise 55 tl






                                                         matraş ayakkabı 469 tl - chanel çanta 6000 euro

Bu kombin hoş olabilir..?


 
 F&F ceket 40 tl
 Biliyorsunuz ki blok neon renk modası bu yazda geçerli bunun yanı sıra büyük desenlilerde oldukça moda böyle bir kombinle hem ölçülü bir seçim yapmış olur hemde modaya ayak uydurursunuz.


                                                                            Levis

                                                                    Zorlarsanız geceye bile kalabilirsiniz bu kombinle !
F&F çanta 35 tl

                                                         
FLO
                               Bu arada Flo son zamanlarda oldukça hoş tasarımlara imza atıyor..

Sex Hakkında Son Gelişmeleri Takip Ettiniz mi ?


Dünya yatakta sekste ne yapıyor, Kimler köle, kimler striptiz seviyor, Türkler ne durumda?

Prezervatif firması Durex, 25 ülkede insanların seks alışkanlıklarını, nelerden hoşlandıklarını, partnerlerine ne kadar sadık olduklarını, sekste neler kullandıklarını ve hayatları boyunca kaç kişiyle birlikte olduklarını ortaya koyan bir araştırma yayımladı. Türkiye'yi de kapsayan araştırmada, "Ulusal Kondom Haftası" nedeniyle prezervatif kullanımının alışkanlık haline getirilmesinin önemi vurgulandı. Araştırmaya göre, Türk erkekleri hayatları boyunca ortalama 31 kadınla cinsel ilişki yaşıyor. Türk erkekleri bu iddiayla, "33 kadın" cevabını veren Güney Afrikalılardan sonra dünyada ikinci sıraya yerleştiler. Yüzde 28 oranında "eşlerini aldattıklarını" söyleyen Türk erkekleri, bu alanda da dünyadaki sıralamada üst sıralarda yer aldılar.



Durex'in seks araştırmasından ilginç sonuçlar şöyle:


- Avustralyalıların yüzde 18'i, İngilizlerin yüzde 14'ü, her 3 Hırvattan biri ve her 5 Almandan biri üçlü seks yapmak istiyor.

- İtalyan kadınların yüzde 18'i vibrator kullanıyor, her 5 İtalyandan biri arkadaşlarına seks hayatını anlatıyor. İspanyol erkeklerinin yüzde 28'i titreşimli seks oyuncaklarını yataklarında görmekten rahatsız olmuyor.

- Hong Kongluların yüzde 10'u cinsel birliktelikte oral seksin daha fazla yer tutmasını istiyor.

Japon erkeklerinin yüzde 23'ü, Japon kadınlarının yüzde 6'sı, Alman erkeklerin yüzde 11'i, her 4 Hintli erkekten biri, her 5 Çinli erkekten biri, her 5 Hırvat erkeğinden biri eşlerini aldatıyor. Araştırmaya katılan Türk erkeklerinin yüzde 28'i eşlerini aldattığını söyleyerek dünya sıralamasında üst sıralarda yer aldı.

- İngiliz kadınların yarısı, ilk cinsel ilişkilerinde kondom kullanmadığını söyledi. ABD'de yüzde 40 olarak açıklanan kondom kullanma oranı Fransa'da yüzde 35. "Kondom kullanıyor musunuz?" sorusuna Yunanistan'da yüzde 66, Tayland'da yüzde 65, Güney Kore'de de yüzde 65 oranında "evet" yanıtı verildi.

- Araştırmaya göre; İngilizler yatakta Fransızlardan daha fazla vibratör, Almanlardan daha fazla aromalı yağ, İrlandalılardan daha fazla seks oyuncağı kullanıyor. Bu verilere göre, dünyada yatak odalarında maceraya en fazla İngiliz çiftler yer veriyor.

Seks oyuncağını en çok Avusturyalılar seviyor

- Kayganlaştırıcı ve aromatik yağ kullanımında yüzde 53'lük oranla dünyada birinci sırada yer alan ABD'lileri yüzde 37'yle İrlandalılar izledi. Seks hayatlarını zenginleştirmek isteyen her üç Yunanlıdan biri kayganlaştırıcı, yüzde 28'i de seks oyuncağı kullanıyor.

- Seks oyuncaklarını Avusturyalıların yüzde 43'ü, Amerikalıların yüzde 39'u, Çeklerin yüzde 37'si, her beş Tayvanlıdan biri tercih ediyor.

- Dünyanın en fazla Müslüman nüfusunun yaşadağı Endonezya'da erkekler ömürleri boyunca beş farklı kişiyle cinsel ilişki yaşadığını söyledi. Kadınlar kendileri için bu sayının iki olduğunu söyleyerek dünya ortlamasının çok altında kaldı.

Endonezyalılar ve Taylandlı kadınlar striptizden hoşlanıyor

- Araştırmanın bir diğer ilginç sonucu; Endonezya'da her beş kadından birinin, komşusu Tayland'da da kadınların yüzde 23'ünün partnerlerine striptiz yapmaktan hoşlandığını söylemesi.

Güney Afrikalı erkekler 33'le birinci, Türkler 31'le ikinci sırada

- Araştırmaya katılan Güney Afrikalı erkekler hayatları boyunca yataklarına ortalama 33 farklı partner girdiğini söyleyerek dünyada ilk sırada yer alırken, Türkler 31 partnerle ikinci sırada, Yunan erkekleri ortalama 30 partnerle üçüncü sıraya yerleşti. Kanadalı erkekler ömürleri boyunca 27 farklı kişiyle, İtalyan erkekleri 25, Avustralyalı erkekler 24 ve İspanyol erkekleri 20 farklı partnerle cinsel ilişkiye girdiğini söyledi.

- Araştırmada Türkiye'deki kadınların verileri yer bulmadı. Diğer ülke kadınlarının yataklarına ömürleri boyunca kaç erkek soktuklarına ilişkin sayılar ise şöyle:

- Çin 5 (erkekler 5), Yunanistan 5, Hong Kong 4 (erkekler 4), Hindistan 6 (erkekler 6), İtalya 8, Malezya 3 (erkekler 5), Meksika 5 (erkekler 15).

Sayılar, dünya genelinde kadınların eşlerine/partnerlerine daha sadık olduğunu gösteriyor.

Sado mazo ve köle fantezisi

- Hong Kongluların yüzde 14'ü "kölelik" ve "sado mazo" deneyimi yaşamak istiyor. Japonların yüzde 17'si seks ipuçları için internete başvururken, Endonezyalıların yüzde 43'ü seks tavsiyelerini dergilerden okuyor.

Araştırmaya katılan ülkeler: ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Endonezya, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Çin, Hırvatistan, Güney Afrika, Hindistan, Hong Kong, İngiltere, İsviçre, İspanya, İrlanda, İtalya, Japonya,  Malezya, Meksika,Tayvan, Tayland, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan.




Kadınlarda orgazmı sağlayan G Noktası'nı jinekolog Adam Ostrzenski buldu!

Kadınların orgazm olmasını sağlayan G noktası Amerikalı bir doktor tarafından ölü bir kadında yapılan araştırmayla bulundu

ABD’nin St. Petersburg kentindeki Psikoloji Enstitüsü’nde görevli jinekolog Adam Ostrzenski kadında orgazmın anahtarı olarak nitelendirilen G noktasını bulduğunu açıkladı. Ancak Ostrzenski’nin çalışması tartışma yarattı. Çünkü ABD’li jinekolog, G noktasını canlı bir kadının üzerinde yaptığı çalışmada değil, başına aldığı darbe nedeniyle hayatını kaybeden Polonyalı yaşlı bir kadına yaptığı otopside keşfettiğini ifade etti.

G noktasının sanıldığından daha küçük olduğunu vurgulayan ABD’li jinekolog “G noktası vajinanın ön duvarında. Geçmişte bazı bilim adamlarının iddia ettiği yerde” dedi. Ostrzenski’nin çalışması “Journal of Sexual Medicine” adlı bilim dergisinde yayınlandı.



Björn Borg'un uluslararası seks anketi: Dünyanın yarısından fazlası karanlıkta sevişiyor!

Björn Borg'un uluslararası seks anketinden karanlık sonuçlar çıktı: Çiftlerin yarısından fazlası sevişirken ışıkları kapatıyor...

Sexuality for Female


Orgazmın önündeki engel: İyi kız sendromu! Kadınlar neden orgazm bozuklğu yaşarlar?

Kadında orgazmı ve orgazm sorununu ele alan Psikiyatrist ve Psikoterapist Uzm. Dr. Sevilay Zorlu, kadınların orgazmı yaşamalarının önündeki en büyük engellerden birinin "iyi kız sendromu" olduğunu belirterek, durum hakkında şu bilgileri veriyor:

ORGAZM
Fiziksel anlamda, rahim, alt vajina ve genital bölge kaslarındaki cinsel gerilmenin rahatlamasına neden olan ritmik kasılmadır. Bazı kadınlar ise zihinsel hayal gücü ya da ruhsal bir deneyim yaşarlar. 

Her kadının orgazm deneyimi farklı olduğu gibi, aynı kadın farklı deneyimler yaşayabilir. Orgazmın sayısı da kadından kadına farklılıklar gösterir. Bazı kadınlar bir kere orgazm ile kendilerini doyumlu hissederken, bazıları çoğul orgazm gereksinimi hissedebilir. 

Orgazmın ortaya çıkmasını gerektiren “uyarılma” derecesi, kadından kadına ve kadının içinde bulunduğu koşullara göre değişir. Bazı kadınlar herhangi bir cinsel uyarı ile orgazm olurken, diğerleri yoğun ve uzun klitoral uyarılmaya ihtiyaç duyabilirler.

Her cinsel ilişki orgazm ile sonuçlanmayabilir. Orgazm yaşanan her cinsellik yeterli doyum sağlamayabilir. 

Cinsel ilişkinin ne kadar mutluluk verdiğini cinsel doyum belirler. 

KADINDA ORGAZM BOZUKLUĞU
Sürekli ve tekrarlayan bir biçimde cinsel birleşme ile orgazm olamaması ya da çok nadiren olmasıdır. 

Bazı kadınlar hayatları boyunca hiç orgazm olmamışken bazıları da çok nadiren olabilmiştir. Bazı kadınlar mastürbasyonla orgazm olabilir ama cinsel birleşme sırasında orgazm olamazlar, bazı kadınlar ise hiç mastürbasyon yapmamışlardır. 

NE SIKLIKTA GÖRÜLÜYOR? 
Birçok araştırmada cinsel sorun nedeniyle başvurmamış kadınların yüzde 40-60'ında orgazm bozukluğu saptandı. 

2003 yılında Richters tarafından yapılan bir araştırmada, cinsel işlev bozukluğu gösteren, yaşları 16-59 arasında değişen 9134 kadının yüzde 28.6'sında orgazm bozukluğu olduğu görülmüş. 

En çok orgazm bozukluğu yaşayan kadınların yaş aralığı 50-59 iken (%41.9), bunu 16-29 yaş aralığı izler (%29). 

Hannover Üniversitesi'nde 600 öğrenci ile yapılan araştırmada yüzde 40'ının ilişkileri boyunca orgazm olmadıkları halde orgazm taklidi yaptıkları saptanmış. 

Yani dünyanın her yerinde aynı sorunla karşılaşabiliyoruz. 

NEDENLER
CETAD (Cinsel Tedavi ve Araştırma Derneği) çalışmasına göre; çocukluğunda ve gençliğinde kendisini “iyi kız” olarak tanımlayan her 10 kadından 9'u yetişkinlikte orgazm olamıyor. 

Geleneksel kadın cinsel rolünü benimsemiş kadınların yaşadığı “iyi kız” sendromu, orgazm yaşamalarının önündeki en büyük engeli oluşturuyor. 

Ülkemizde kadınlar cinsel haz alma ve doyuma ulaşmayı kendileri açısından çok önemsemezler. Eğer cinsel birleşme olabiliyorsa ve erkek açısından bir memnuniyetsizlik yoksa kadınlar da bir sorun yokmuş gibi davranmayı, hatta orgazm olabiliyormuş gibi taklit etmeyi tercih edebilmektedirler. 

Kız çocukları yetiştirilirken, cinsellikle ilgilenmemeleri öğretilir, cinsellikle ilgilenmeleri ve cinsellik içeren aktiviteleri kınanır, kısıtlanır. Örneğin, mastürbasyon yapmaları istenmez ve hoş karşılanmaz. Evlenene kadar kızlık zarını koruyup kollamaları, ilk gece eşlerine saklamaları tembihlenir. Kendi genital yapısına dokunmak bir yana, bakmaktan bile korkabilirler. 

Evlendikten sonra da bir görev gibi kadınlardan beklenen sadece eşlerine yanıt verebilir olmalarıdır. Bu nedenlerle, kadınların önemli bir kısmı ön sevişme sırasında eşlerine çok az katılırlar veya hiç katılmazlar. Cinsel birleşme sırasında çoğu hareketsiz kalır. Cinsellik konusunda çiftler konuşarak iletişime geçmezler. Kadınlar, erkeklere neyi cinsel olarak uyarıcı bulduklarını söylemekten kaçınırlar.

Yeteri kadar uyarılmadıklarında cinsel birleşmeyi reddedemezler ve hazlarını artıracak daha aktif tutum almaktan kaçınırlar. 

Türkiye'de çalışan cinsel terapi uzmanlarının ortak görüşü, orgazm olmama nedeni ile tedavi talebinin belirgin şekilde az oluşudur.

Bunun farklı nedenleri olabilir; cinsel sorunların kadınların öncelikli bir sorunu olmamasından, diğer sorunlardan sıra gelmemesinden, zaten keyifli bir cinsellik yaşıyor olup bir eksiklik hissetmemelerinden, nereye gideceklerini bilememelerinden, değişebileceğinden umutları olmamasından...

1. ORGANİK NEDENLER 
Orgazm olabilme vajinanın boyutu, pelvis kaslarının gücü ile bağlantılı değildir. 

Omurilik hasarı bulunan, vajinal girişin ve vajinal ameliyatlar dolayısıyla yapısının bozulduğu kadınlarda orgazm bozukluğu gelişebilir. 

Şeker hastalığı ya da pelvis kanseri gibi kronik hastalıklar ya da menopoz daha çok cinsel uyarılmayı etkiler, ikinci derecede orgazmı olumsuz etkiler. 

2. PSİKOLOJİK NEDENLER
  • Negatif beden imajı ve düşük benlik saygısı,
  • Baba-kız ilişkisindeki olumsuzluklar,
  • Geleneksel kadın cinsel rolünün dışına çıkamamak,
  • Edilgenlik, çekingenlik,
  • Kadının çift ilişkisindeki ikilemi,
  • Kendini bırakma, kontrolünü yitirme korkusu,
  • Bağımsızlığını ortaya koyma korkusu,
  • Cinsellik konusundaki korkular,
  • Eşe veya erkeğe yönelik olumsuz duygular.


ORGAZM BOZUKLUĞUNA EŞLİK EDEN MİTLER
 

(YAYGIN YANLIŞ İNANIŞLAR)
  • Çiftler birbirini sevdikleri takdirde sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini de bilirler.
  • Cinsel ilişki cinsel birleşme (koitus) demektir.
  • Mastürbasyon zararlıdır.
  • Cinsellik içgüdüseldir, öğrenilmez.
  • Kadınlarda orgazm cinsel birleşme ile sağlanmalıdır.
  • Mastürbasyonun cinsel güce zarar verici etkisi olabilir.
  • Oral seks, olgunlaşmamışlığın göstergesidir ve güvensizdir.
  • Sevişme her zaman doğal ve kendiliğinden olmalıdır, sevişme hakkında konuşmak ve düşünmek onu bozar.
  • İstenmeyen gebelikleri önlemek, yalnız kadının sorumluluğundadır.
  • İyi bir sevgili (eş), hemen her cinsel birleşmelerinde partnerine orgazm yaşatabilmelidir.
  • Eşler birbirini sevdikleri takdirde sevişmekten nasıl zevk alabileceklerini de bilirler.
  • Çift için ”aynı anda orgazm” gerçekleştirilmesi gereken en önemli amaç olmalıdır.
  • Klitoral uyarı ile orgazm olan ama cinsel birleşme sırasında orgazm olamayan kadınlar olgunlaşmamıştır. 

    ORGAZM YETİSİ YAŞLA BİRLİKTE ARTIYOR
    • 20’li yaşlarında fazla cinsel deneyimi olmayan kadınlarda cinsel birleşme ile orgazm olamamak oldukça yaygındır.
    • 50’li yaşlardan sonra ise yaş faktörü orgazma ulaşmada bir dezavantaja dönüşebilir.
    • Yaşlanmanın etkileri, menopoz, kronik hastalıklar nedeniyle yoğun ilaç kullanımları gibi etkenler uyarılma ve orgazmı olumsuz etkiler.
    • Aldatılmaya ya da aldatılma kuşkusuna bağlı gelişen öfke, cinsel hazzı ve uyarılmayı ciddi şekilde bozar.
    • Ayrıca, kadınların kendilerini cinsel hazza, uyarılmaya ve orgazma bırakabilmeleri için erkeklere göre daha fazla “güven” duygusuna gereksinimleri vardır.
    • Bazı kadınlar, özellikle medyadan etkilenip orgazmın “zevkten çıldırmak” gibi bir şey olduğunu ama kendilerinin bunu yaşamadığını düşünüp hayal kırıklığı ve buna bağlı küskünlükler yaşayabilir ve zamanla cinsel ilişkiden uzaklaşabilir.

      KLİTORAL ORGAZM? / VAJİNAL ORGAZM?
      Orgazmın vajinal ve klitoral biçimindeki ayırımı yapaydır. Orgazmın hem vajinal hem de klitoral bileşenleri vardır. Hatta ne klitoral ne de vajinal uyarı olmaksızın, fanteziler, düşler gibi psikolojik uyaranlarla ya da başka erojen bölgelerin fiziksel uyarısıyla da orgazm gerçekleşebilir. 

      ORGAZMLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER
      • Yakın çalışmalar göstermiştir ki, kadın orgazmında klitoral uyarı önemlidir. Vajinal uyarılma yüksek derecede haz verdiği halde, belki de çoğu kadında orgazmı başlatmada katkısı daha azdır. 
      • Klitoral uyarılma yoğunluğu cinsel eylemin şekline göre değişir. En yoğunu doğrudan klitorisin uyarılması veya üzerine baskı uygulanmasıdır. Cinsel birleşme hafif bir klitoral uyarı sağlar, bu da orgazmı başlatmaya yetmeyebilir. Klitoris üzerine en yoğun baskı, kadının üstte olduğu pozisyonda gerçekleşir. 
      • Kadın orgazmının ortaya çıkmasını gerektiren uyarılma derecesi kadından kadına değişir, sadece bireyler arasındaki değişiklik söz konusu değildir, aynı kadın farklı zamanlarda farklı düzeylerde uyarılma gereksinimi hissedebilir. 
      • Kadınlar orgazm eşikleri konusunda farklılıklar gösterirler. Bazı kadınlar herhangi bir cinsel uyarı ile orgazm olurken, diğerleri yoğun ve uzun klitoral uyarılma gerektirir. Bazı kadınlar bir kere orgazm ile kendilerini doyumlu hissederken diğerleri üst üste orgazm gereksinimi duyabilir. 
      • Orgazm olabilme yaşla birlikte artar. 20'li yaşlarında fazla cinsel deneyimi olmayan kadınlarda cinsel birleşme ile orgazm olamamak çok yaygındır. Ancak ilerleyen yaş ve menopoz, hastalıklar ve ilaç kullanımlarının devreye girmesiyle birlikte özellikle 50'li yaşlardan itibaren yaş faktörü bir dezavantaja dönüşmeye başlar. 

        TEDAVİ
        • Orgazm bozukluğunda öncelikle bu soruna neden olan etken tanımlanmalı ve buna yönelik tedavi planlanmalıdır.
        • Uyarılma azlığı, yeterlı klitoral uyarılmanın olmadığı durumlarda ÇİFTİN CİNSEL TERAPİSİ ile sorun aşılmaya çalışılır.
        • Cinsel eşte erken boşalma varsa buna yönelik tedavi yapılır.
        • Organik ve psikiyatrik sorunlara bağlı olarak ortaya çıkan orgazm bozukluklarında benzer şekilde nedene yönelik tedavi orgazm sorununu da çözecektir.
        • İlaç kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan durumlarda kullanılan ilaç değiştirilebilir veya kesilebilir.
        • Cinsel terapiden sonuç alınamayan ya da ciddi kişilik sorunları, psikoseksüel gelişimin erken dönemlerine ait sorunların olduğu vakalarda daha başlangıçta DiNAMiK YÖNELiMLi CiNSEL TERAPi ya da UZUN SÜRELi TERAPi gerekeceği düşünülebilir.

Sekste Fanteziler gerekli mi? Cinsellikte fantezi kurmak gerekli ve faydalı ama nereye kadar?

Cinsellikte fantezi kurmak gerekli ve faydalı ama nereye kadar?

Bu konuda uzmanlarca yapılan o kadar farklı görüş ve yorum var ki inanılmaz. Bu konuda yorum yaparken o bölgenin, yörenin veya milletin sosyal yaşantısı, geçmişi, dini ve kültürel öğelerini hesaba katmak gerekir. Bu yüzden başkalarının ne dediği değil bizim ülkemizin gerçekleri bizi ilgilendirir.

Hani derler ya her koyun kendi bacağından asılır. Ben o bunu demiş anlamam, benim bildiğim gerçek şudur: Yerinde, zamanında, koşullara uygun hayal kurmak ve fantezi sekse canlılık getirir, fayda verir, ama sınırını aşarsanız daha sonra bunun bedelini ağır ödersiniz. 

Önce bir gerçeği vurgulayalım, sanıldığının aksine kadınlarında cinsel fantezileri vardır, erkekler bunu bazen görmezden gelebilirler, genelde kadınlar bu konuda da az paylaşımcıdırlar.Genelde de bunları yakın kız arkadaşlarla paylaşır, kocalarına partnerlerine söylemezler, çünkü erkekler bu konuda kadınları direk yargılayıcı yaklaşırlar, nereden aklına geldi veya daha evvel bunu yaşadın mı gibi abuk sorularla sistemi çökertir, sonrada cinsel hayatımız çok sönük sen hiçbir şey katmıyorsun diye kadın gene suçlarlar.

Sonuçta hepimiz rüya görürüz bazen hatırlar bazen hatırlamayız, herkeste bazı aralıklarla en masumundan en inanılmazına kadar cinsel içerikli rüya görürüz. Bu rüyalar sırasında hem kadında hem erkekte boşalma - rahatlama olabilir. Erkeklerde gece kendiliğinden gelen bel suyunun (meni) da çoğu zaman gördükleri erotik düşlerin sonucu olduğu bilinmektedir. Kadınlar da, orgazmla sonuçlanan bu tür düşler görebilirler.

İnsanların birçoğu mastürbasyon yaptıkları zamanlar, ya da cinsel birleşme esnasında hayal güçlerini kullanarak, kafalarında bir takım fantezi sahneler canlandırırlar. Seçilen bu hayali sahneler, cinsel coşkuyu artıracak niteliktedirler.

Bu hayaller bazen çok net ve belirgin bazen de silik olarak yaşanabilir, hayaldeki ortam ve kişi-kişiler gerçek yer ve kimlikler olabileceği gibi tamamen gerçek dışında olabilir.

Ünlü Cinsel Bilimci Kinsey'e göre, kadınlar daha çok, önceden geçirdikleri denemeleri düşünme, eski anılarını canlandırma eğilimindedirler. Erkekler ise, ömürlerinde yapmadıkları ve de düşleri dışında yapamayacakları şeyleri hayal, ederler.

Fanteziler gereklimi?

Cinsel arzusu olan her insan genellikle cinsel fantezilere gerek duymaktadır,çünkü cinsel fanteziler heyecanı arttırır,odaklanmayı sağlar ve orgazmı daha kolaylaştırır.

Fanteziler cinsel isteğin uyarılmasında oldukça yardımcı olmaktadırlar. İlişkiye girmeden evvel çoğu insan kendisini beyin olarak hazırlama ihtiyacını duyar. Bunu da gireceğimiz cinsel ilişkiye beynimizde canlandırarak yaparız. Partnerinizin yakınlığını, sıcaklığını, size dokunuşlarını hayal etmekle başlayabilirsiniz. Partnerinizin yüzünü, gözlerini, dudaklarını kafanızda imajlar halinde görmeye çalışabilirsiniz. Sadece sizin hoşunuza gidecek fiziksel imajları yaratmanız çok önemlidir.

Çoğu insan, özellikle yaşları ilerledikçe veya ilişkileri olgunlaştıkça, cinsel isteklerinin o kadar çabuk uyarılamadığını görürler. Bu dönemlerde fantezilerin yardımı olabilmektedir.

Sınırlar, nereye kadarı normal, nereden sonrası tehlikeli;

Cinsel Fanteziler sağlıklı bir cinsel yaşamın göstergesidir ama sınırı aşarsanız cinsel bir sapkınlığın işareti de olabiliyor!
Fantezinizdeki sahnelerdeki kişi ve olaylar eğer sonradan düşününce bile size sıkıntı yaratacaksa uzak durmak gerekiyor.

Akraba aşkı, kardeş, ana-baba, evlat gibi çok yakın akraba ile cinsel ilişki kurma fantezisi, daha sonra yüzüne bakıp yenge, enişte diyeceğiniz sosyal açıdan farklı iletişim içinde bulunduğunuz kişiler. Fahişelik, ırza geçmek, homoseksüellik, teşhir, mazoşizm, sadizm, çocuklarla, hayvanlarla, ilgili cinsel hayaller ya da fanteziler uygun değildir.

Çünkü her şey düşünmekle başlar.

Hayal dünyanızı kimse sınırlayamaz ama düşünsenize en yakın arkadaşınızın eşinizle veya kızınızla ilgili cinsel fantezisi olduğunu düşünmek bile ne kadar iğrenç ve güvensizlik yaratıyor.
Sınır mı; olmayan kişiler olabilir, eşiniz olabilir ama daha fazlası sonra sıkıntı yaratır, benden bu kadar gerisi size kalmış.

Adım adım baştan çıkarma rehberi! Sevgiliniz ilgisiz mi? İşte Erkeğinizi baştan çıkaracak 10 yöntem!

Adım adım baştan çıkarma rehberi!

Onun hiç aklında yokken siz ortamı ısıtmak ve onu baştan çıkarmak mı istiyorsunuz? Erkeğinizi baştan çıkaracak 10 yöntem...

Canınız sevişmek istiyor. Bunun için eşinizin istek duymasını beklemek yerine siz harekete geçmeye ne dersiniz? Hem belki de hiçbir şey yapmayıp beklediğiniz sürece o hiçbir zaman sizin isteğinizi anlayamayacak. 

Öyleyse onun hiç aklında yokken ortamı ısıtmak ve onu baştan çıkarmak için önerilen 10 yöntemi deneyin. Mutlaka işe yarayacak!

Öpücüğün gücü

Baştan çıkarmanın ilk kuralıdır. Ama bu öpücüğün biçimi önemli elbette. Öperken elleriniz saçlarında dolaşırken kendinizi biraz geride tutarak onun vücudunda oluşacak hormonal sinyalleri daha da artırmanız ve size teslim olmasını sağlamanız işten bile değil...


Yardım isteyin


Nasıl mı? Mesela elbisenizi giydiniz, fermuarının kapatılması gerekiyor. İmdadınıza yakışıklınız yetişmeli elbette. İlk yakınlaşmayı böyle sağladıktan sonra sırada kolye var. Kolyenizi de takmasını isteyin ondan. Kolyenizi takarken hafifçe boynunuzu çevirip göz göze gelmeye çalışın ve gözlerinizle ne kadar istekli olduğunuzu gösterin. Sizi boynunuzdan öpmesi için fırsat yaratın. Gerisi gelecektir. 

Ellerini kullanın


Ona iyice yaklaşıp ellerini vücudunuzun mahrem bölgelerine koyun. Uzun zamandır onu tanıyorsanız en sevdiğini bildiğiniz yere dokundurun ellerini. Gerisini anlayacaktır. 


Duş keyfi

Sevgiliniz duş alırken banyodan içeri sızın ve suyun altındaki keyifli dakikalara siz de eşlik edin. Onu sabunlamaya başlayın. Küvette uzanmışsa yanına şarap götürün ve siz de küvette onun yanına uzanın. Köpüklerin altında tensel temas, kısa sürede sevişmeye dönüşecektir. 


Aşkın ritmi

İnsanların cinsel ilişki ritimleriyle blues müziğin ritmi benzerdir. Başka hiçbir müzik türü erotizme bu kadar yakın değildir. Bu müzik eşliğinde dans edip sıcak öpücükleri de eklemeniz çok işe yarayacaktır. 


Yağlı masaj

Onu aromatik yağlar eşliğinde masajla baştan çıkarın. Bir süre masaj yağını kendinize sürün ve masajı vücudunuzla yapmayı sürdürün. 


Çocuklaşın

İçinizdeki çocuğu açığa çıkarın. Evin içinde zıplayın, itişip kakışın. Üzerinize tek hamlede çıkartılabilecek hafif kıyafetler giyin. Klasik yöntemler her zaman işe yarar. 


Erotik mektup

Şu anda yanınızda olsaydı onunla neler yapacağınızı anlatan erotik bir mektup yazın. Bu mektubu buluştuğunuzda çaktırmadan ceket cebine atabilir, defterinin arasına koyabilirsiniz. Ya da teknolojinin nimetlerinden yararlanarak e-posta olarak gönderebilirsiniz. Aman dikkat! İş yeri mail’ine değil, özel mail adresine yollamayı unutmayın. Herkesin sizin erotik hayallerinizden haberdar olmasına gerek yok, değil mi? 



Kalça bölgesine dokunun

Erkeklerin kalça bölgesinde bulunan prostat kısmı, onların başlıca G noktalarından biridir. Bu nedenle erkeğinizin kalçasına uygulayacağınız minik bir masaj veya konduracağınız bir öpücük onu çılgına çevirecektir.


Açık olun

Onu istiyorsunuz, hem de şimdi! İşi hiç uzatmadan, doğrudan mesaj vermeyi deneyin. Arabada, merdivenlerde, asansörde ya da bambaşka bir yerde… “Acaba”, “keşke”, “olur mu”ları bir kenara bırakın ve şehvet ile cesaret içeren kısa cümleler sarf edin: “Seni hissetmek istiyorum”, “Gel bana” gibi net mesajlarla onun dizlerinin bağını çözün.