22 Şubat 2012 Çarşamba

█ ♫ ♪ Le Vent Nous Portera

Hadi bana bir şeyler yaz sincap :) cümlesine ithafen yazıyorum bu yazımı… Oysaki bir süreliğine ertelemeyi düşünüyordum yazma işlemini. Şu 1 haftayı olması gerektiğinden dolu geçirerek, duygu karmaşaları içinde sürüklenerek yaşadığım için durulmaya ihtiyacım var. İhtiyacınız olan popüler konulara değinemesem de kendimi ve hayatımı anlatıyorum burada, bu da benim hikayem diyerek.

İnsan henüz yeni bir ölüm haberi almışken yazısına nasıl yansıtmasın nasıl “pretend” yapsın? Bu sebeple biraz ağır bir yazı olacak belki de bu zira pazartesi günü dedem vefat etmiş ve ben bunu tanımlayamayacağım duygular yaşayarak atlatmaya çalışıyorum. Günlük ve sohbet türünde bir yazı olsun mu bu? Edebiyatı çok zorlamadan. Peki. :)

Haftanın ilk günü Pazartesi sendromu dediğimiz ve etkisini haftasonu göstermeye başlayıp hafta ortasına doğru yer yer kaybolan, bir çoğumuzun fatal error vermesine yol açan doğal sürecin 08.30/11.29(evet 29) zaman aralığındaki Matematik dersi ile işbirliği sonucu halihazırda uykusuz da olan ben öğle arasında attım kendimi yurt odama akabinde de yatağıma. Sadece 8 saat devamsızlık hakkımın olduğu İngilizce dersi mi dersiniz? Hiç umrumda olmadı. 3 Saatini de mışıl mışıl uyuyarak geçirdim. Saat 18.30 civarında uyanıp da rutin bir sosyal medya kontrolü yaptım, bir de ne göreyim? Kuzenlerimden birisinin “nur içinde yat dedemm..” durum güncellemesi. Kısa süreli şok ve algı kaybı yaşadım açıkçası. Bir sürü soru var beynimde. “Ortak dedemiz mi?” ki onun diğer dedesinin yıllar evvel öldüğünü biliyor olmama rağmen. ve tek yapabildiğim “NE?” yorumunu atmak oldu o an. Ardından telefona sarılıp annemi aradım. Milyon defa. Evet beklediğim üzere her seferinde de meşguldü. Ardından ablamı(o kuzenimi) aradım. Bana söylemeyi daha önce düşündüğünü ancak annemle teyzemin kendisini ben üzülmeyeyim buralarda tek başıma diye engellediğini söyledi. Dedemizin zaten bir süredir hasta olduğunu, hiç hak etmediği şekilde yaşadığını ve aslında bunu bir kurtuluş olarak nitelendirebileceğimizi söyledi. Olmuyor işte Pollyanna olmuyor… Neyse efendim bu sırada tabi ben etrafa non-stop gülücükler saçan ben, salya sümük ağlamaz mıyım? Ha tabi olaylara şahit olan bir de arkadaşım var ki onun yerinde olmaktansa kendi yerimde olduğum için daha bile iyi hissediyorum kendimi çünkü teselli ve telkin konusunda dünya üzerindeki en fail insanlardan biriyimdir. İhtiyaç duymayan insanlardan da biriyimdir ayrıca. Her neyse karanlık odada bir yandan bilgisayarın yüzüme vuran ışığını da engellemek için kapatıyorum bir yandan telefonla konuşuyorum derken kalktım yataktan yüzümü falan yıkadım öyle işte. Sonra back to normal hesabı, oda arkadaşım geldi laf arasında “noldu ağlamış gibisin” dedi üzerinde durmayınca laf kaynadı ve ben yine birbiri ardına kahkahalar atmaya başladım.(Hayır kesinlikle saygısızlık olarak algılanmasını istemem.) Ölüm konusuna bakışım diğer insanlardan çok farklı. Efendim biz yemeklerimizi yedik muhabbetimizi ettik falan derken el ayak çekildi, yataklarına gidip gözlerini kapattılar. Malumunuz benim için aynı şey geçerli değildi. Kaldığım yerden devam ettim hüngürmelerime. Bir yandan yaşadığım hayatın gereklilikleri üzerine düşünürken bir yandan hayatımda ilk kez kan bağım olan bir insanın kaybı hakkında düşünmek fırsatı geçti elime. Sarp’cığımla edebi ve felsefik bir (maalesef pilavsız) sohbet yaptık bu konuda sonra ikimizin de canını hafiften sıktığı gerekçesiyle konuşmayı sonlandırdık.

Asıl merak ettiğim anneannem aslında. Neredeyse 70 yıllık hayat arkadaşına veda etmek çok çok zor olacak onun için.

İşte böyle. Pek belli etmesem de üzerimdeki hafif tatsızlığın sebebi budur. Yazma işlemlerimi periyodik hale getirmek gibi düşüncelerim var, şimdilik böyle arada bir yazmaya devam edeceğim gibi. Gönül isterdi ki yine şundan bundan bahsedeyim, nispeten daha iç açıcı bir yazı okutayım sizlere ancak anlayışınıza sığınarak böylesine döktüm içimi. Belki de bu konu hakkında birebir bu kadar konuşmadığım kadar hem de. Sonuç olarak, hepinize sevdiklerinizle mutlu bir yaşam diliyorum. “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır.” Ve ölenle ölünmüyor. Kaybettiğiniz insana dair hafızalarınızda güzel hatıralarınız varsa en büyük kazancınız da odur, yenilerinin olmayacağını bilseniz bile. Güzel günler sizinle olsun, Mad.